samedi 20 octobre 2012

Ahir Zamanın En Büyük Sorunu Sevgisizlik Hz. Mehdi (a.s.) Vesilesiyle Ortadan Kalkacaktir


Kötülük, haksızlık, üzüntü, karamsarlık, sıkıntı, yalnızlık, korku, stres, güvensizlik, vicdansızlık, endişe, öfke, kıskançlık, kin, uyuşturucu bağımlılığı, ahlaksızlık, kumar, fuhuş, açlık, fakirlik, yolsuzluk, hırsızlık, kavga, düşmanlık, cinayet, savaş, çatışma ve  zulüm... Tüm bunlar, hemen her gün gazete ve televizyonlarda rastlanan günlük hayatta karşılaştığımız sorunlardandır.

İnsanların ve toplumların içinden çıkmak için uğraştıkları, her alanda mücadele verdikleri bu tür olumsuzluklar, kargaşalar ve karanlık toplumsal yapılar, dünya üzerinde yüzyıllardan beri hakimdir. Bunun için, eski Yunan’a veya Büyük Roma İmparatorluğu’na, Çarlık Rusyası’na ya da iki büyük dünya savaşına ve büyük toplumsal olaylara sahne olan 20. yy’a göz atmak yeterlidir. Ancak hangi yüzyıla bakılırsa bakılsın ve dünyanın hangi köşesine gidilirse gidilsin bu  manzara pek değişmez. Çünkü geçmişte olduğu gibi günümüzde de tüm bu kötülüklerin kaynağı, dünyada yaşanan en büyük sorun olan sevgisizliktir.

Islamic scholars' views of the ''truth of the matter''


Some Muslims suggest that the fact that we only have experience of the illusion of matter in our minds is not compatible with Islam, and maintain that religious scholars in the past rejected this fact. That is not actually the case, however. On the contrary, what we are saying here is in complete conformity with the verses of the Koran. It is exceedingly important for a definite understanding of many verses and subjects revealed in the Koran, such as heaven and hell, timelessness, infinity, resurrection and the Hereafter. 
Unquestionably, even if he is unaware of this subject, a person can still live in complete faith. He can have faith, with all his heart and feeling no doubt, in what God has revealed in the Koran. We must still make it clear, however, that an awareness of this subject allows such a person to deepen his faith and certainty. A number of Islamic scholars of the past looked on the matter from that same point of view. The only factors that prevented what they had to say from being widely spread and known were 1) the fact that the level of science when they lived was unable to totally clarify the subject and 2) the existence of trends that were apt to lead to its being misunderstood.

İslam bilginlerinin ''maddenin aslı'' ile ilgili görüşleri


Bazı Müslümanlar, maddenin beynimizdeki hayali ile muhatap olduğumuz gerçeğinin İslam dini ile bağdaşmadığını öne sürmekte ve geçmişte din alimlerinin bu gerçeği kabul etmediklerini iddia etmektedirler. Oysa bu doğru değildir. Aksine burada anlatılanlar Kuran ayetleri ile tamamen mutabıktır; hatta birçok ayetin, cennet ve cehennem, sonsuzluk, zamansızlık, ölümden sonra diriliş, ahiret gibi Kuran'da bildirilen konuların kesin bir kavrayışla anlaşılması açısından da son derece önemlidir.
     Elbette ki bu konu bilinmese de, bir insan gerçek imanı yaşayabilir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği herşeye gönülden ve hiçbir şüphe duymadan iman edebilir. Ama şunu belirtmek gerekir ki, bu konu insanın imanda ve yakinde derinleşmesini sağlar ve nitekim geçmişte birçok önemli İslam alimi de, bu gerçeği bu yönde açıklamışlardır. Yalnızca yaşadıkları dönemde bilimin bu konuyu henüz açığa çıkarmamış olması ve konuyu yanlış anlamaya müsait akımların varlığı, onların bu anlattıklarının yayılmasını ve geniş kitlelerce bilinmesini engellemiştir.

Saçın Boyanması ve Peygamberimiz (Sav)’in Sarı Saç Boyasını Beğenmesiyle İlgili Hadisler


* SAÇIN BOYANMASI *
Taberânî'nin bir rivâyetinde: "Saçların renginin değiştirilerek yabancılara (eâcim) muhâlefet edilmesi" emredilir.(2111)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yahudîler ve hıristiyanlar (saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhâlefet edin." [Buhârî, Libâs 67, Enbiya 50; Müslim, Libâs 80, (2103); Ebû Dâvud, Tereccül 18, (4203); Nesâî, Zînet 14, (8, 137); Tirmizî, Libâs 20, (1752).]
Buhari ve Müslim'de, Hz. Enes'ten gelen bir rivayette şöyle denir: “Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (ra) (saçlarını) kına ve ketem ile boyarlardı."