mardi 21 février 2012

Ahir zamanın Büyük Mehdisi tüm görevlerini yerine getirdikten sonra Hz. İsa (a.s.) ile buluşacaktır

Hz. İsa (a.s.)'ın nüzulü ve Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhuru yüzyıllardır İslam ümmeti tarafından beklenen müjdeli olaylardır. Nitekim rivayetlerde bu mübarek şahısların çıkış alametleri olarak bildirilen olayların hepsi hadislerle mutabık bir şekilde ve art arda gerçekleşmiş ve gerçekleşmeye devam etmektedir. Kuşkusuz bu durum, Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.)‘ın çok yakında buluşacaklarının da müjdesini vermektedir. Ancak Hz. İsa (a.s.) ile Hz. Mehdi (a.s.)'ın buluşması için öncelikle Hz. Mehdi (a.s.)'ın Yüce Allah'ın kendisine Peygamberimiz (sav)’in hadisleriyle yapmasını bildirdiği görevleri yerine getirmesi gerekmektedir.
“Ahir zamanın Büyük Mehdisi”nin görevleri nelerdir?
Hicri 1400 yılına gelene kadar geçen süredeki müceddidler neden “ahir zamanın Büyük Mehdisi” olamazlar?
Bediüzzaman Hazretleri’nin “ahir zamanın Büyük Mehdisi” ve görevleri ile ilgili görüşleri nelerdir?
Hz. İsa (a.s.) ve  Hz. Mehdi (a.s.)’ın buluşması  nasıl  olacaktır?

Risale-i Nur Külliyatı'nda münafıklar-münafıklık

"BİLEREK ZARARA RAZI OLANA ŞEFKAT EDİP LEHİNDE BAKILMAZ." İşte ben çendan (gerçi) Kur'an-ı Hakîm'in kuvvetine istinaden dava ediyorum ki: "ÇOK ALÇAK OLMAMAK VE YILAN GİBİ DALALET ZEHİRİNİ SERPMEKLE TELEZZÜZ ETMEMEK (LEZZET ALMAMAK) SARTIYLA, EN MÜTEMERRİD (DİK KAFALILIK EDEN) BİR DİNSİZİ, BİRKAÇ SAAT ZARFINDA İKNA ETMEZSEM DE, İLZAM ETMEYE (ÜSTÜN GELMEYE, YENMEYE) HAZIRIM." FAKAT NİHAYET DERECEDE ALÇAKLIĞA DÜŞMÜŞ BİR VİCDAN Kİ, BİLEREK DİNİNİ DÜNYAYA SATAR VE BİLEREK HAKİKAT ELMASLARINI PİS, MUZIR ŞİŞE PARÇALARINA MÜBADELE EDER (DEĞİŞTİRİR) DERECEDE MÜNAFIKLIĞA GİRMİŞ İNSAN SURETİNDEKİ YILANLARA HAKAİKİ (HAKİKATLERİ) SÖYLEMEK; HAKAİKE (HAKİKATE)  KARŞI BİR HÜRMETSİZLİKTİR. … ÇÜNKİ BU İŞLERİ YAPANLAR, KAÇ DEFA HAKİKATİ RİSALE-I NUR'DAN İŞİTTİLER. VE BİLEREK, HAKİKATLARİ ZINDIKA (DİNSİZLİK, İNANÇSIZLIK) DALALETLERİNE KARŞI ÇÜRÜTMEK İSTİYORLAR. BÖYLELER, YILAN GİBİ ZEHİRDEN LEZZET ALIYORLAR.Mektubat, sf. 346

Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Mehdi (a.s.)'ın saltanat ve diyanet alanlarında görevleri olacağını söylerken Kur'an ayetleri ve Peygamberimiz (s.a.v.)'in hadislerini rehber edinmiştir

Sözün tamamı:
 On Dokuzuncu Mesele

 Rivayetlerde, âhirzamanın alâmetlerinden olan ve ÂL-İ BEYT-İ NEBEVÎDEN HAZRET-İ MEHDÎNİN (RADIYALLAHU ANH) hakkında ayrı ayrı haberler var. Hattâ bir kısım ilim sahipleri ve veliler, eskide onun çıkmasına hükmetmişler.

 Allahu a’lem hakkaniyetle, bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili şudur ki:BÜYÜK MEHDÎNİN ÇOK VAZİFELERİ VAR. VE SİYASET ÂLEMİNDE, (1)DİYANET ÂLEMİNDE, (2)SALTANAT ÂLEMİNDE, CİHAD ÂLEMİNDEKİ ÇOK DÂİRELERDE İCRAATLARI OLDUĞU GİBİ, her bir asır, ümitsizlik zamanında manevi gücünü teyid edecek bir nevi Mehdîye veyahut Mehdînin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan, rahmet-i İlâhiye ile her devirde, belki her asırda bir nevi Mehdî âl-i Beytten çıkmış, soyunun şeriatını muhafaza ve sünnetini hayata döndürmüş. Meselâ, siyaset âleminde Mehdî-i Abbâsî ve diyanet âleminde Abdülkadir-i Geylânî Hazretleri VE ŞÂH-I NAKŞİBEND (Nakşibendî tarikatının kurucusu şeyh Muhammed Bahaüddin). VE aktâb-ı erbaa (A. Geylânî, Ahmed-i Bedevî, Ahmed-i Kutâî, Seyyid İbrâhim Dessûkî) VE ON İKİ İMAM GİBİ BÜYÜK MEHDÎNİN BİR KISIM VAZİFELERİNİ YERİNE GETİREN ZATLARdahi, Mehdî hakkında gelen rivâyetlerde, göz önünde bulundurulması gereken Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olduğundan, rivayetler ihtilâf ederek, gerçeği bulmak isteyen bazı kişiler demiş: "Eskide çıkmış." Her ne ise... Bu mesele Risale-i Nur’da beyan edildiğinden, onu ona havale ile burada bu kadar deriz ki: Dünyada dayanışma içinde olan hiçbir hanedan ve tevafuk eden hiçbir kabile ve aydın hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, (3)ÂL-İ BEYTİN HANEDANINA VE KABİLESİNE VE CEMİYETİNE VE CEMAATİNE YETİŞEBİLSİN.  (Şualar, 509)

SÖZÜN İLGİLİ BÖLÜMÜ:
1.
Allahu a’lem bissavab, bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili şudur ki:BÜYÜK MEHDÎNİN ÇOK VAZİFELERİ VAR. VE SİYASET ÂLEMİNDE, DİYANET ÂLEMİNDE, SALTANAT ÂLEMİNDE, CİHAD ÂLEMİNDEKİ ÇOK DÂİRELERDE İCRAATLARI OLDUĞU GİBİ, ....(Şualar, 509)

İNSANLAR KURAN’I KENDİ NEFİSLERİNE GÖRE YORUMLADIKLARI ZAMAN HZ. MEHDİ (A.S.) ONLARIN DÜŞÜNCELERİNİ KURAN’A DOĞRU YÖNLENDİRİP ONU KURAN’IN GERÇEKLERİNİN HİZMETİNE SUNACAK. SONRA SİZE KİTAB VE SÜNNETİN NASIL UNUTULDUĞUNU GÖSTERECEK VE ONUN CANLI ANLAMLARINI İHYA EDECEK. Nehcü’l Belağa, hutbe 134.

Hz. Ali (a.s), Hz. Mehdi (a.s.)’ın kıyamının getirdikleri hakkında şöyle buyurur:

HALKIN KİŞİSEL REYLERİNİ, YORUMLARINI BOŞ VERİR; KURAN'IN HÜKMÜNÜ İCRAYA BAŞLAR. Mikyalu’l Mekarim c.1, s.81

2 preuves fondamentales ont suffi à réfuter la théorie de l'évolution

1-L'existence d'une seule protéine a réfuté la théorie de l'évolution
Les darwinistes peuvent écrire autant de livres mensongers, faits de "blablabla" emballé avec des formules, ils peuvent produire autant de faux fossiles, effectuer autant d'assauts démagogiques sur les preuves scientifiques de la création ou continuer de placarder des affiches montrant des illustrations fantastiques et les présenter partout comme étant des preuves de l'évolution, mais rien de cela ne changera jamais la réalité de leur défaite fondamentale. Parce que le pire cauchemar pour les darwinistes c'est le tout début de la vie. Les darwinistes N'ONT PAS ÉTÉ EN MESURE DE PRODUIRE UNE SEULE ET UNIQUE EXPLICATION de la façon dont une seule protéine a vu le jour. Il s'agit là d'une expression de la situation désespérée dans laquelle, Dawkins, Futuyama, Tim White et tous les autres darwinistes se trouvent maintenant. Rien de toute cette démagogie ne peut résoudre cette grande et splendide déroute en face d'une seule protéine. UNE SEULE PETITE PROTÉINE A TOTALEMENT DEMOLI LE DARWINISME. 

Les fausses déités des évolutionnistes : les coïncidences

Selon les darwinistes, la variété splendide vue chez les êtres vivants se serait produite par hasard. Pour éviter de dire "Allah a créé" (Allah est certainement au-dessus de cela), ils ont divinisé les coïncidences et ils ont prétendu que la seule origine des magnifiques systèmes d'une complexité stupéfiante présents chez les êtres vivants, serait les incidents hasardeux. Voici comment le darwinisme a trompé les gens en ayant été basé sur une logique si simple et si ridicule. C'est un grand miracle que les professeurs qui donnent des cours dans les universités, les scientifiques qui ont étudié et fait des recherches pendant des années et les enseignants puissent parler des incidents aléatoires sans aucune conscience comme s'ils étaient une soi-disant intelligence créatrice sublime qui réfléchirait, prendrait des mesures, qui créerait des systèmes extraordinaires (Allah est certainement au-dessus de cela).